Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Ekim 2009 Perşembe

MELÂL BURCU


Rûhumda vakitsiz uyandın çiçek,
Akşam öksüz, gece çılgın..ne desem?
Günler bana mâtem, aylar Muharrem;
Yarıyor göğsümü çılgın bir elem,
Patlıyor içimde sayısız fişek!

Feryâda kurulu sanki zemberek:
Çığlığa sarılmış gibidir Annem!

Bir dehlize varmış yollarım, gerçek:
Türkülerde gurbet, şarkılarda gam;
Akşam var ömürde hudutsuz akşam;
Uçar gider ufuklara bir merâm,
Ağlar başucumda bir kanlı melek!

Gönlüm Kerbelâ’ya benzese gerek:
Her yönden esiyor boğucu bir sam!

Bir ölüm bilirim sevdâlara denk:
Hem Azrâil ağlar.. hem güller ağlar! ..
Yalnızlık dolusu yükselir duvar;
Bu kurak iklimde kol gezer esrar,
Hudutsuz çöl gibi kavrulur yürek!

Kimseler duymasın, bilmesinler tek:
Bende kâinâta yeter hüzün var!

Zamanla aram yok.. kırılmışım pek!
Kalmış bir kenarda sevgim, hasretim;
Dilimde mısrâlar ne kadar yetim:
Başka türlü olamazdı cinnetim!
Ne kuğu var, ne göl, ne de bir âhenk;

“Sûz-i dil faslı”nı geçiyor felek:
Başlıyor ey hüzün sana hicret’im!

A.Yağmur TUNALI
  



 

 Editör: Yakup Icik

MEÇHÛLDEN MISRÂLAR ( sesleniş )

(Sesleniş)

 Perdeler çekildi geceye birden
Ve yer gök delindi avuçlarında.
Arındı bir gönül pasdan ve kirden,
Ebediyyet gibi aşkdan, şiirden
Bir dünyâ bilindi avuçlarında.

Bir anda apaçık gördüm sonumu:
Hayâtım silindi avuçlarında.
Bilmiyorum artık ne olduğunu..
Suâller açıldı Münkir-Nekir’den:
Sırat’a gelindi avuçlarında.

Bir hâreli bulut idi gözlerim,
Sağnaklara döndü avuçlarında.
Dokuz gökten yere indi, gözlerim
Ve rûhum sesini öptüğü yerden,
Sordu meçhûlünü sonsuz şiirden:
O gönül kimindi avuçlarında?

A. Yağmur TUNALI 

Editör: Yakup Icik

DERTLENİŞ


Söylenmedi nice şiir,
Geceden sabâha kaldı.
Esti rûhumuzda eser,
Geçilmedi makamları,
Hüzzam’dan Segâh’a kaldı.

Deniz ölgün, dağ uykulu...
Ve sükûtlar âh’a kaldı,
Nasıl geçer bunca yolu
Şu serçecik akşamları?
Beyazlar siyaha kaldı.

Bizim için yâr mekânı
Çöllerde bir vâha kaldı.
Duyup özüyle zamânı,
Gönül demledi gamları...
Ve bâkir bir sâha kaldı.

Nerde konuşulur bu dil?
Eyvâhlar eyvâh’a kaldı!
Ne aylar ay, ne yıllar yıl,
Parça bölük meramları
Çılgın bir kahkaha kaldı!

Söylenmedi nice şiir,
Geceden sabâha kaldı.
Esti rûhumuzda eser.
Geçilmedi makamları;
Hüzzam’dan Segâh’a kaldı.

A. Yağmur Tunalı

(Türk Edebiyatı, Mayıs’89)

  Editör: Yakup Icik

HER GECE


 
Bir tül arkasında şarkılar duyar,
Bilmezsin.. nereden bu ses.. bu rüzgâr...
Her gece şarkılar uyutur seni.

Bilemezsin, başucundu biri var:
Gönlü gökler gibi boşanır, ağlar,
Sular sevdâsını.. büyütür seni.

Gül yüzün dindirir korkularını,
Yüzdürür kuğular duygularını:
Bu kadar mı esîr.. bu kadar mı hür!

Biri bekler güzel uykularını,
Uçurur rûyâna kumrularını,
Yalnız sende yaşar ve sende ölür.

A. Yağmur TUNALI

 Editör: Yakup Icik

HER G E C E -1

 


 1
Yüzünde uyanır ağır ağırgün,
Gamlı bir ufukta aydınlanır gün:
Perdesiz sırlara dayanır gece.

Yeşerir.. yeşerir ve güler hüzün,
Bilmezsin, gizliden gizli bir düğün
İçinde sevdâya boyanır gece.

2.

Derim ki: Kaynasın içimde aşkın!
Derim ki: Yer ve gök! Beni bırakın!
Çekilsin âlemler ölüm burcuna!

Beklerim uykunu güller içinde,
Bir söze dönmeyen diller içinde..
Ve düşer kalırım orda avcuna.

3.

Bilmezsin.. her gece sendeyim artık,
Öksüzüm, yalnızım.. ellerim açık:
Bir vatan isterim sende muhteşem.

Derim ki: “Dünyâlar kalsın yerinde:
Varsa bir hayâtım senin şi’rinde,
Senin şi’rindedir başka istemem! ”

A. Yağmur TUNALI 

 Editör: Yakup Icik 

BU AKŞAM

Bir uysal çocuktum dizlerinde dün,
Gözlerinde keşfe çıkan bir çocuk.
Kimseler bilmezken yalnızlığımı,
Gözlerim seninle kurardı düğün,
Kırkıncı kapıdan gülerdi hüzün.

Bir gonca verirken sana ellerim,
Birden can evimde, güller açardı;
Lügatlerden kaçar aşkımın dili,
Öperdi ruhunu gizlice derdim;
Beklediğim budur ömrümce derdim.

Bir söz etsen yaram şifa bulurdu,
Seni mısralara sığdıramazdım.
İçinde bir defa yer bulsa adım,
Duygum engin denizlere dalardı
Ve sesin kapımı bir hoş çalardı.

Ne hoştu sevdiğim sayılan günler
Dalgalara benzer anları aşkın,
Ömrü hatırayla ören güzellik!
Nasıl derim onlar şimdi ölgünler?
Onlar ki bağrımda yanar serinler.

Titrek dudağınla bu hazin akşam,
Hıçkırığa dil vermesin istemem!
İstemem bu akşam akşamım olsun,
Benim olsun sıra dağlar gibi gam,
Bu akşam... ah akşam... bu hazin akşam!

A. Yagmur Tunali

 Editör: Yakup Icik 

SÜRGÜN DÜŞÜNCELER 1

1  

Bir kaplan hırsında kıvrılır sokak,
Artık parke taşlarınca soğuğuz.
Şu kısık sesleri duyurmak için;
Seni, coşkun heveslere dalarak
Arıyoruz köşe bucak, yok musun?
Pişmanlıklar sayısız.

Işıksız evlere tek penceresin!
Yokluğunu hissetmeyen kaleme,
Yanlış basan bu tuşlara dargınız.

Üstümüze yağan acı bir sağnak,
Yakıp yıkan bir fırtınadır gelen.
İnsan, geçen mevsim ve düşen yaprak..

Sihrine uzak zamanda bir hal var:
Ve biz bize kırgınız.
Uzak-yakın gelişini bekleriz,
Asık yüze güller gönderen sesin!
-Ki artık biz, müjdesiz ve yorgunuz-
Merâmımız duyulmaz mı ne yapsak?
Hangi yerler, hangilügatlerdesin,
Rengini, tadını unuttuğumuz?
Mâtemlerle durgunuz.

“Huzur? !” feryâdında günler pek uzun..
Ve kimbilir.. ne zaman duyuluruz? 2
Yanık kokusunda depreşir toprak,
Dağlarla yarışır bir sözün aksi:
Ne zamandır ümitlere sürgünüz?
Üstüste çığlıklar birikir gökte.
Sarsılır yeryüzü titremesinden,
Geçmişle gelecek barışır orda.

Seslenir birisi çağlayan gibi:
Aramızdadır o, aramızdadır...
Birlik olup va’dine dökülürüz.

Peşpeşe örülür canlar bu seste;
Koşar gelir bir yerlerden müjdeler:
Ferah iklimlere taşınıyoruz!

Kayıp hânesinde geçse de son güz,
Bin şükür elleri yaramızdadır;
Sevmekte direnen biri var şimdi.

Sabredin az daha.. gün doğar şimdi.

A.Yağmur TUNALI

ŞAFAKTA SULAR

Görürüm, şafakta sular dupduru,
Söyleşir ömrümü seninle şimdi.
Döner ışığında sonsuza doğru,
Sînemde gül açar derdinle şimdi.

Erişir hayâta ebedî bahâr,
Ufkumda bir sefer müjdesi doğar.
Rûhumda devreder ve der ki sular:
“Ey Yolcu! Yanarak serinle şimdi! ”

Sular ki; yoğurur özünde aşkı,
Sular ki; çağırır izinde aşkı,
Ve ben sayıklarım dizinde aşkı,
Bir olmak isterim bininle şimdi.

Goncalar, bu seher yolculuğunda,
Süzülür gözümün tomurcuğunda..
Görüp nasîbini sevdâ burcunda
Yazarlar gönlümü sir “sin”le şimdi.

Zaman sular gibi sarar yolumu:
Karışır, ben miyim şu akan.. su mu?
Kimseler bilmesin, fakat, arzûmu
Ben böyle inleyim.. sen dinle şimdi!

A. YAĞMUR TUNALI 

 Editör: Yakup Icik 

ŞİMDİ BİR NEY ÂHENGİ

- Neyzen M. Ekrem Vural’ın Şevk-efzâ taksîminden ilhamla-
  Şu yemyeşil vâdi şeceresinde ağlar
Nasıl bir hasretle her kerresinde ağlar

Ağlamak düşer mi biz var iken vâdîye
Ki bizim bahtımız gör neresinde ağlar

İdrâki dirilten bir yüce sesten uzak
Rûhumuz “üç gün”ün cenderesinde ağlar

Güllerin mevsimi kararmış ufka esir
Yâr böyle
perişan penceresinde ağlar

Şimdi feryâdımız arşı geçmiş bilen kim
Dil vermez gönlümüz hançeresinde ağlar

Sevgili canların yüreği kan sızdırır
Ancak seven bilir “dil yâresi”nde ağlar

Bir Neyzen inceden hatırlatır gerçeği
Yanmış nefesimiz başpâresinde ağlar

Ve öper toprağı her damlası Yağmur’un
Hem sevdâ derdinde hem çâresinde ağlar

A. YAĞMUR TUNALI


 Editör: Yakup Icik

RIHTIMDA

Durmadan rüzgârlar öper sâhili,
Dikilir ufkuma gözlerin, neden?
Ve neden ömrümü sarmış emeli;
Bin defâ bölünen uykularımda
Ölmeye çağırır dizlerin, neden?

Atılmak isterim dalgalarına,
Ben bu sâhillerde kalamam, neden?
Eklenir bugünler, dünler yarına,
Göğsümde feryâdı sular durur da,
Bu sükût.. en güzel bir makam, neden?

Nice sabahları beklerim, fakat,
“Hasret”tir seherde tek sözüm, neden?
İçimde bir ölüm.. içimde hayat..
İçimde bir uçuş.. içimde fezâ..
Seni anlatmaya dilsizim, neden?

Hangi dağa sır vermeli bu sevdâ?
Böyle günden güne beterim, neden?
Hangi kavuşmadır, bu, hangi vedâ?
-Varlığı yokluğu sende unuttum-
Yalnız sana doğru seferim, neden?

Açılan bir gülüş, dudaklarında,
Sesinle çağlayıp dökülür, neden?
Gel gör, ne çekilir uzaklarında..
Yaşarım sevmeyi îmân gibi ben,
Bana gelmek sana küfür’dür, neden?

Uçurur hislerim meleklerini,
Gelmezsin geceye, sabaha, neden?
Koklayım isterim çiçeklerini,
-Delice çağıran ellerin bilmez-
Gözlerim ıslanır her defâ, neden?

Durmadan rüzgârlar öper sâhili,
Dikilir ufkuma gözlerin, neden?
Ve neden ömrümü sarmış emeli;
Bin defâ bölünen uykularımda
Ölmeye çağırır dizlerin, neden?

A. YAĞMUR TUNALI

MEÇHULDEN MISRALAR

Perdeler çekildi geceye birden
Ve yer gök uyandı avuçlarında.
Akıp giden zaman koptu bir yerden,
Bir sırça sarayda kızıl güllerden,
Perdeler çekildi geceye birden!

Sanki bir bilinmez alevdi sesi,
Tebessümü kandı avuçlarında.
Bilmem nasıl geldi.. ve sevdi sesi?
Bilmem nasıl geldi.. hangi seferden?
Sanki bir bilinmez alevdi sesi!

Gönül çıralandı, ay parçalandı,
Kâinâtım yandı avuçlarında!
Hançerdi bakışı.. daha yamandı,
Sıyrıldı bir anda mesâfelerden,
Gönül çıralandı, ay parçalandı!


Yaydı saçlarını rüzgâr cihâna,
Kıyâmet bir ân’dı avuçlarında.
Bitti söz.. aradan çekildi mânâ,
Sevgili bir melâl uçtu seherden:
Yaydı saçlarını rüzgâr cihâna!

A. Yağmur TUNALI


 Editör: Yakup Icik